Saç Dökülmesi Hakkında Sıkça Sorulan Sorular
Saç dökülmelerinin 3 ana nedeni vardır:
GENETİK Androgenetik saç dökülmesi kromozomlarda belirli bir genetik kodun bulunmasına bağlıdır. Ancak, saç dökülmesinden sorumlu geni taşımak saç kaybı için yeterli neden değildir. Bu genin aktif olması için tanınması gerekir, bu da hormonlar, yaş, stres düzeyi gibi faktörlere bağlıdır.
HORMONLAR Dökülme sürecinde 2 tip androjen rol oynar: Testosteron ve Dihidrotestosteron (DHT). Bu iki hormonun saç köklerindeki reseptörlerle etkileşimleri saçların gelişme metabolizmasında değişime sebep olur.
YAŞLANMA Yukarıdaki 2 faktörün birden bulunması dahi androgenetik saç dökülmesinin başlaması için yeterli değildir. Yaşlanma, saçın belli oranda incelmesine ve kısalmasına (minyatürizasyon) sebep olur.
Bilimsel çalışmalar, saç dökülmesinde ailenin her iki tarafının da aynı derecede sorumlu olduğunu göstermektedir. Bu konuda en iyi işaret 1. dereceden yakınların durumudur. Eğer yakınlarınızın saç dökülmesi problemleri var ise siz de risk altında olabilirsiniz.
Genetik saç dökülmesi erkekler kadar kadınları da etkilemektedir. Sadece Avrupa’da yaklaşık 40 milyon kadın bu durumdadır. Kadınlarda saç dökülmesi, genel “seyrelme” şeklindedir. Oysa ki erkeklerde “Erkek tipi saç dökülmesi” denilen belirgin bir bölgede (tepede yada alnın üstünde) yoğunlaşan saç kaybı meydana gelmektedir. Kadınlarda ise alnın üstünde saç kaybı nadir görünür.
Kadınlar her ne kadar gebelik sonrası ve menapoz sırasında saçlarında incelme, cansız saçlar ve saç dökülmesi gibi problemleri yoğun olarak yaşasalar da, bu problemler birkaç ay içerisinde kendiliğinden düzelmektedir.
Kalıtımsal olan saç incelmesi ve dökülmesi problemleri ise kadınlarda 20’li yaşlarda başlayabilmektedir.
Stres insan vücudunu çeşitli şekillerde etkiler; Stresin etkilerini küçümsememek çok önemlidir. Buna rağmen, saç dökülmesine yol açabilecek stres faktörleri genelde çok ağırdır: ciddi psikolojik veya fiziksel rahatsızlıklar, aile bireylerinin ani kaybı ile gelen üzüntü, diyete ani olarak son verme vb.
Bazı saç ve kafa derisi hastalıkları sonucunda oluşan kısmi saç kaybı da stres faktörü ile tetiklenebilmektedir. Orta derecede kontrol edilebilen stresin ise saç kaybının aksine saç sağlığı için faydalı olduğu söylenmektedir.
Günde 50-150 arası saç telinin kaybedilmesi normaldir. Bu, saç dökülmesi problemine bir işaret değildir. Aksine saç köklerinin doğal gelişim döngüsündeki “dinlenme fazına” geçtiklerinin bir işaretidir. Dinlenme fazı sırasında yeterli miktarda saç kökünün yeniden saç kılı oluşturamaması durumunda ise saç kaybı söz konusu olur.
Saç dökülmesi, bu problemden etkilenen saç köklerinin zamanla zayıflayıp ölmeleri ile sonuçlanan ve gitgide ilerleyerek kellikle sonuçlanan bir sorundur.
Saç köklerinin zayıflaması ve saç kaybı, yaşlanmanın doğal bir sonucudur. Tıpkı cildimizin kırışması gibi saç kökleri de yaşlandıkça sağlığını yitirir. Hangi yaşta ne kadar saçımızın döküleceği ise genlerimizde gizli olan bir bilgidir.
Saç kökleri saçların kesilmesinden etkilenmez. Saçlar normal olarak ayda 6 mm kadar uzar. Bu uzama mevsimsel olarak bir miktar değişiklik gösterebilir.
Şampuan ve diğer şekillendirici kozmetik ürünleri size sadece saçlarınızın dış görünümü konusunda yardımcı olabilir. Aşırı şampuan kullanımı cildin Ph dengesini bozar, kepeklenmeye yol açar ve cildin genel sağlığının bozulmasına yol açar.
Günümüzde saç dökülmelerinde başvurulan en etkin yöntemler şunlardır:
İlaç tedavisi : Sadece tepe bölgesindeki saç dökülmelerinde etkilidir. Yan etkileri bulunmaktadır.
HairMax DDLT “Düşük Doz Lazer Foto-Terapisi”: Başlangıç ve orta düzeyde saç dökülmelerinde, hem kadın hem de erkeklerde, saçlı derinin tamamında etkilidir. Dermatolojide 20 yılı aşkın bir süredir çeşitli uygulamalarda kullanılan DDLT, son yıllarda keşfedilen yeni bir uygulama ile (640 nm soğuk lazer) saçların kalınlaşması, saçlı derinin daha sağlıklı hale gelerek kepeklenmenin, yağlanmanın ve saç dökülmelerinin kontrol altına alınmasında olumlu sonuçlar vermiştir.
Saç nakli (cerrahi uygulama): Orta ve ileri düzeyde geri döndürülemeyen saç kayıplarında uygulanır.
Foto-Terapinin tıp alanında kullanımı çok eskiye dayanır. Arkeologlar MÖ 1550’li yıllara ait tarihi Mısır papirüslerinde “Foto-Terapi” nin hastalıkların tedavisinde kullanıldığını tespit ettiler. Yunanlılar ise yüksek dağlarda “solaryum şehirler” kurarak, tüberküloz hastalığını tedavi etmeye çalışmışlardır. “2. Nobel” tıp ödülü 1903 yılında “Foto Terapi” ile hastalıkların tedavi edilmesi konusundaki çalışmalarından ötürü Dr.Niels Ryberg Finsen’e verilmiştir.
DDLT’nin etki mekanizmasını özetle şöyle açıklayabiliriz: DNA expresyonu sonucu hücre zarı proteinleri yenilenir ve hücre sağlıklı biçimini korur.
HairMax’ı saçlarının sağlığından endişelenen her yaş ve cinsten insanlar kullanabilirler. HairMax ne kadar erken kullanılmaya başlanırsa problemin çözümü o kadar çabuk olur.
HairMax’ın tavsiye edilen kullanım süresi yoğun terapi döneminde yani ilk üç ayda haftada üç kez, 10-15 dk. ‘dır. Yoğun terapiden sonra, uygulama sıklığı azaltılabilir ancak saç sağlığını korumak tıpkı diş sağlığımızı korumaya benzediğinden süreklilik gereklidir.
Hayır, saçlı derinin tamamına uygulanmalıdır.
Kullanıcıların deneyimleri değişkenlik göstermekle birlikte ilk olumlu sonuçlar 2 ila 4 aylık sürede elde edilmektedir.
Kesinlikle evet. HairMax, saç nakli operasyonu sonrası yaranın iyileşme sürecini hızlandırırken, yeni ekilen saç köklerinin hızla büyümesini teşvik eder ve mevcut saçlardaki “şok dökülmeler”i engeller.
Düzenli kullanımda HairMAX’ın saç dökülmesini durdurduğu, saçları kalınlaştırdığı ve halen aktif durumdaki saç köklerinden yeniden saç çıkmasını sağladığına ilişkin bilimsel klinik çalışmalar; Kanada, Japonya ve Singapur Sağlık Bakanlıkları ve Amerikan FDA kurumu tarafından onaylanmıştır.
Düşük Düzey Lazer Terapisi prensibi ile çalışan HairMAX’ın bilinen ve rapor edilmiş hiçbir yan etkisi yoktur.
This post is also available in: